Elin iyisi Evin delisi

Elin iyisi evin delisi olmak demek bir kişinin dışarıdaki insanlara gösterdiği nezaketi, fedakarlığı, müsamahayı hatta bazen ilgiyi ve sevgiyi dahi “evindeki” yani yakınındaki kişilere, ailesine göstermemesidir.
El iyisi, ev delisi olan kişilere şöyle örnekler verebiliriz:
İş yerinde “En uyumlu eleman” seçilir ama evde yere dökülen bir kaşık pilav için fırtınalar kopartır.
Tüm iş arkadaşları onun ne kadar yardımsever olduğundan bahseder ama o evde çamaşırını dahi yerden kaldırmaz.
Komşularının, arkadaşlarının gün boyu tüm dertlerini dinler ama akşam evde eşinin halini hatırını sormaz.
Mağazadaki satıcıya teşekkür eder, evde “eline sağlık” demez.
Başka insanların ufak hatalarını görmezden gelir ama evde en ufak bir olumsuzlukta kötü söz söyler hatta küfürler eder.
Okulda hocaları karşında saygıdan eğilir, evde ebeveynine kırıcı dil kullanmaktan çekinmez.

Aklına geldi mi birileri? Onlardan birisi de sen misin?

Değişik ortamlarda farklı davranmak ortamın gerektirdiği şeylere göre bazen bir ihtiyaçtır. İnsan samimi arkadaşı ile konuştuğu gibi patronuyla konuşmayabilir, iş gereği konuşmaması gerekiyordur. Eşi ile bir konu hakkında fikir alışverişi yaparken ki tutumuyla, çocuğunu ikaz ederken ki halinde ufak farklılıklar olabilir.
Genel olarak bakıldığında tutarlı bir iletişim tarzı olan bir kişinin hayatın değişik sahnelerinde ufak nüans farklılıkları göstermesi normaldir.

Fakat ne zaman ki dışarıya gösterilen nezaket, müsamaha, ilgi, sabır ve hatta sevgi “ev” diye tabir ettiğimiz yakın çevreden esirgenir işte o zaman bu duruma yakından bakmak gerekir.O zaman soralım; insan neden bunu yapar, neden dışarıya layık gördüğü pozitif tutumu yakınlarından esirger?İnsan davranışı ile alakalı her soru gibi bunun da tek ve kesin bir cevabı yoktur. Olası sebeplere beraber bakalım;

_Kültürel kodların ve rollerin yakın ilişki sağlından daha önde tutulması..
Birçok ilişkide görüldüğünden çok fazla sayıda kişi vardır. Mesela karı-koca, görünürde iki kişi olarak başladığımız ilişkiye “kişisel tarihimiz”deki bir çok karakterde bizimle beraber gelir ve var olmaya çalışır. Ebeveynlerimizden öğrendiğimiz annelik/kadınlık/babalık/kocalık, aralarındaki ilişkiden kendimize çıkardığımız dersler “asla böyle yapmayacağım”lar, çevremizdeki/ekranlardaki ilişkilerin görünen taraflarının oluşturduğu şişirilmiş beklentiler… Hepsi var olmayı bekler içimizde.
Mesela;
“Erkeklere yaranılmaz” bilinç koduna sahip bir kadın, arkadaşlarına hizmette gösterdiği ihtimamı eşine sıradan bir akşam yemeğinde bile göstermez. Çünkü erkektir ne yapsa zaten yaranamaz (!)
“Ev işi kadınındır” bilinç koduna sahip bir erkek, iş yerinde herkesin yardımına koşarken ev içinde eşinin yükünü hafifletmek için çaba göstermez. Çünkü kadındır yapması gerekir (!)
“Çocuğa sevgini çok göstermeyeceksin, şımartırsın yoksa” düşüncesine sahip bir ebeveyn arkadaşlarının her durumda sırtını sıvazlarken çocuğuna karşı mükemmeliyetçi olabilir.
Sahip olduğumuz olumlu kişilik özelliklerimizle çelişen bu tarz kodlamalar davranışlarımızda farklılığa sebep olur. Dışarıdaki insanlara dair bu tarz bir bilinç geliştirmediğimiz için onlara karşı daha müsamahakar oluruz. Sahip olduğumuz ve yakın ilişkilerimizin akışını durduran, olumsuz etkileyen bu tarz bilinç yapılarımızı keşfedip, yeniden yapılandırmak gerekir.

_Samimiyetin yanlış yorumu: İnsan bazen yakınındaki kişiye samimi olduğunu düşüncesi ile daha düşüncesizce davranabiliyor.
Mesela; “Ya zaten kaç yıllık eşim” diyerek  kırılan kalpler onarılmaz, “E beni artık bilmiyor mu, canım” diyerek dil yaraları iyileştirilmez, “Yani sana da mı açıklamam lazım” deyip iletişim kanalları köreltilirse, o çok yakınımzdaki bizim için artık yabancılaşmaya başlar. Ama değil mi ki fiziksel müdahaleler bile yakından gelince daha can atıcır. Aynı onun gibi dışarıdaki insanın bize karşı anlayışsızlığından çok yakınımızdaki kişinin anlayışsızlığı bizi daha çok etkiler, çünkü kalbimize daha yakındır.

_Hassas Noktalara Saygı: Herkesin hassas olduğu, yakınları tarafından dikkate alınması istediği bir alanı vardır. Zamanlama, temizlik, maddi konular, üslub… vs. Bu alanlarımıza yakınlarımız tarafından saygı duyulmadığını gördüğümüzde normalden fazla bir tepki verebilir, bazen de tepki süresini uzatabiliriz.
Mesela zamanlama konusunda hassassınız ve herhangi bir gecikme sizi çok öfkelendiriyor. Herkesin sizin bu hassas noktanızı bildiğini bilmek, ciddiye alınmama duygusunu beraberinde getiriyor….ve başlıyor siyaset meydanı:) Bu gibi durumlarda hassasiyet sahibi kişi sabrını ve bu konudaki esnekliğini, diğer kişi(ler) ise o konuya karşı hassasiyetlerini arttırmalı ki ev atmosferimiz parazitlenmesin.

_Konuşulmayan meseleler: Konuşulması gerekip de ertelenen, sonuca bağlanmayan ya da konuşmaktan kaçınılan konular evde gerginlik yaratır. Kişiler her an o meseleyi düşünmez ama o konudaki belirsizlik gerginliğe sebep olur. Bu gerginlik de özellikle meselenin muhatabına karşı sabır stokunu azaltır. Bu durumda meseleler beklemeden, suçlamadan, daha fazla vakit geçmeden konuşulmalı. Neticeye/çözüme varılmasa dahi konuşmak herkesi rahatlatır. Seviyorsan git konuş bence 🙂

_Enerjiyi yanlış sarf etme: Herkesin hayata, olaylara, günlük işlere, ibadetlere kısaca hayatın içinde olan her şey için sınırlı ama yeterli bir enerjisi vardır. Bu enerji Bediüzzaman’ın “sabır kuvveti” diye tanımladığı ve gereksiz yere “sağa sola dağıtmamayı” telkin ettiğidir. Enerjiyi yanlış sarf etmek, kendimizi enerji yüklü batarya benzetirsek fişimizin bazı noktalara/kişilere/olaylara gereğinden fazla takılı kalması demektir. Gün boyu bir yerlerde (işte, sosyal çevrede, sosyal medyada, negatif kişilerde, takıntılarda, geçmiş/gelecek düşüncelerinde… vs) fişimizi gereğinden fazla takılı bırakırsak, enerjimizi bitirir ve en yakınımızdaki kişiye bile tahammülümüz kalmaz. Sınırlı enerjimizi akıllıca kullanmalı; kendimizden, ailemizden enerjimizi esirgememeliyiz.

_Psikolojik destek ihtiyacı: Bazen yakınlarımıza karşı tahammül sınırlarımızın daralmasının nedeni destek almamız gereken psikolojik bazı sorunlarımızdan kaynaklanabilir. Psikolojik olarak dar bir boğazdan geçmek, sorunlar yaşamak gayet insani ve doğaldır. Böyle bir süreçten geçiyor olmak bize yakınlarımıza bilerek fütursuzca davranma hakkını vermez. Evet içinden geçtiğimiz süreç bazı noktaları atlamamıza eskisi kadar ehemmiyet vermemize sebep olmuş olabilir ama bahane olamaz. Bir yetişkin olarak destek alma noktasında gerekli sorumluluğu kabul etmeli ve çaba göstermeliyiz.

Yakınımız olan kişilerle sağlam ve sağlıklı ilişkilerimiz bizi her yönden olumlu destekleyecek bir etkendir. Psikoloji Profesörü Richard B. Slatcher ve Yrd.Doç.Dr. Emre Selcuk’un 2017’de ortaya koyduğu çalışma yakın ilişkilerin direk olarak psikolojik mekanizmayı, psikolojinin biyolojik mekanizmayı ve onun da direk olarak fiziksel sağlığı etkilediğini belirtir.

Son olarak hayatımızın bugüne kadar ki zamanı nasıl gelip geçtiyse bundan sonrası da gelecek ve geçecek. Voltaire’in dediği gibi bir gün bazı insanlar için sadece bir anı olacağız. Zamanımızın ve sevdiklerimizin kıymetini bilenlerden olma duasıyla…

“Birgün bazı insanlar için sadece bir anı olacaksınız. Elinizden gelenin en iyisini dürüstçe yapın ki, güzel hatırlanın.” Voltaire

Hatice Kübra DÖNMEZ

Slatcher, R. B. & Selcuk, E. (2017). A social psychological perspective on the links between close relationships and health. Current Directions in Psychology Science, 26, 16-21.Özer, G. (2016) Herkes Kendi Hayatının Kahramanı. İstanbul: Doğan.